Wednesday, May 14, 2008

Heyecanla bekliyorum Star Trek'teki hologram deck ne zaman implement edilecek.. Benim iki istek ortamim var.
Bir, Nazim'in buyudugu Yahya Kemal'in altindan kalkilmayacak agirlikta siirler yazdigi Minur Nurettin Selcuk'un star oldugu bin dokuz yuzler istanbuluna gitmek. O kisa sacli muthis stil elbiseli genc hanimlarin arasinda MNS ve ya Safiye Ayla konseri dinlemek. O zaman hakkaten aziz olan Istanbul'a bir tepeden bakmak.
Sonra bi de piramitleri görmek isterim, o zamanki Misir'i. Kömur cekilmis gözleri, altin kemerleri, kolyeleriyle ortalikta dolasan rahipleri, firavunlari görmek.
Zira bir seyler tek bir insanin hafsalasinda kendigiliginden olusmamacasina kayboluyor. Belki ortak bir cabayla kurtarilabilir.

Tuesday, May 06, 2008

Özledim onu galiba. SIkca aklima geliyor. Her zaman iddia etmisimdir, 3 yilini gecirdigin bir insani ömur boyu unutmazsin. Hele ki bu 3 yil ilk yillarindansa. Cunku insan genlerinin ve yasadiklarinin bir birlesimi gercekten de. Yasananlar kimi seyleri pek fazla etkilemiyor. Zekayi örnegin. Belki altyapiyi da fazla etkilemiyor. Processor ayni kaliyor. Ama islenenler degisiyor, bu islenenler kullanilarak yeni mekanizmalar yaratiliyor. Ve bambaska oluyor tepkiler, atesleyiciler.
Evet hep ben iddia ettim asla asla tamamen bagimsiz olamayacagimizi birbirimizden. Ama yillardir hic dusunmuyorum onu. Iliskimizi oysa bol bol yargiladim. Cok daha sikayet etmisimdir. Nasil annemden sikayet ediyorum habire. (Ne de olsa altyapinin olustugu yillarda islenenlerin etkisi mutlak) Ama hic onu dusunmedim. Onunla ve sadece onunla paylastigim ne cok sey var, cogunu unuttum. Kapadim o koridorlari beynimde. Akil sorardim ona habire. Sanirim istedim ki, her seyden sonra bile, o da bana akil sorsun.
Dusunuyorum dusunuyorum. Hic ama hic normal olamadik biz. Ya o bana asik gözlerle bakti, ya tamamen kapadi kendini. Ben yogun duygusal tepkilere sakin cevap veremedim. Hala da bir cevabim yok bu sorulara. Yine de istiyorum ki bizden bir seyler yasasin. Yilda bir kez telefonda konusalim.
Konusuyorum iste... Onu taniyan yok bu memlekette.



Bir garipliktir gider benim diyarlarımdan


Güneşim varken ve ben onu gömmeden önce


Tüm harikalıkları beraberce yaşardık


Her şey o kadar iyiyken


Yeniden anılarla kaldık


Belki değil mutlak umudu paylaşırdık


Birdenbire kapılırdık o pembe hayallere


Birlikte tek bedende


Belki değil mutlak onurlu yaşardık


Birlikte tek bedende


Birdenbire uçardık o pembe bulutlara


-----------------------------------------------


Seni tanımayan yok bu şehirde

Salaş meyhanedeki Yorgo

Kır kahvesindeki Süleyman abi

Batakanedeki Mine

Son ada vapurunun demir parmaklıkları

Emirgandaki tahta masa

Bakırköydeki seyyar satıcı

Yeşilköydeki dondurmacı

Seni tanımayan yok bu şehirde

Yeter çek git güneşimden

Ya da beni bana bırak ne olur

Hiçbirsey beklemem ayrılırken

Seni tanımayan yok bu şehirde

Dönüşünü bekler

Evimdeki yastığım yorganım duvarım gitarım ben

Rüzgar bir hüznü oynatır yerinden

Ve sevgiyle ağlarım düne

Ve birikir içimde bir acı şehir ve sen

Aşkın içindeki çıplak ışıklardır

Geceler boyunca yanan

Geçmiş bir fırtına olur sürükler beni

Kahrolurum inan

Yeter çek git güneşimden

Ya da beni bana bırak ne olur

Hiçbirşey beklemem ayrılırken